Yıllardır kendine has vokal tarzıyla ve elektronik öğeleri oldukça başarılı şekilde kullanmasıyla birçok insanın büyük beğenisini kazanan Hedonutopia ile konserleri öncesi yeni albümleri hakkında bir sohbet gerçekleştirdik.
8 Kasım’da “Arzu Ütopyası” albümünüz yayınlandı. Bizlerin dinleyici olarak aldığımız izlenim çok güzel, birçok insan “ Hedonutopia yaptı yine yapacağını “ şeklinde yorumlar yapıyor. Lansman konseri Salon IKSV’de oldu. Siz lansman konseri sonrası nasıl dönüşler aldınız?
Fırat – Biz de olumlu dönüşler aldık. Bizi seviyorlar biz de onların sevgisinden gaza gelip tekrar tekrar albüm yapıyoruz. Böyle bir döngüye girdik Şizo’larla. Onlar sevdikçe aklımıza dürüst melodiler gelip duruyor. Biz gerçekten kaliteli olmayan bir iş çıkarmak istemiyoruz ve bu karşılığını buluyor. Sound olarak akustik yapsanız nasıl olur şeklinde yorumlar alıyorum. O da zamanla olur . Bazen olumsuz yorumlar da oluyor.
Kerem – İlk albüm çok güzeldi, şimdi niye böyle gibi bir yorum aldığımızda oldu elbette ki.
Aksine, bunun Hedonutopia’nın ilerleyiş yolculuğunda sound olarak olgunluk albümü olduğu yönünde çok fazla yorum var…
Fırat – Teşekkür ederiz. Aslında şuan hayatımızda yeni yeni birşeyleri oturtmaya başladığımız bir dönemimizdeyiz. Yaş icabı belkide. Gerçekten bilinç olarak biraz daha sakinleşmiş olmak , otuzlu yaşların güzelliği başka birşeymiş.
Şarkıların bize seslenmesini bekliyoruz
Albüm sürecine girişiniz nasıl oldu? Bu süreç nasıl ilerledi ve bu sürece girdiğinizde belirli bir çalışma mottonuz var mı ?
Kerem – Yıllarca çalıyoruz bu parçaları biriktiriyoruz. Bazen Fırat geliyor 3 parçayla, sözleri bile hazır halde. Gözden geçiriyoruz ve aslında daha çok şarkıların bize seslenmesini bekliyoruz. Ben oldum haydi beni bu albüme koy, diye ses veriyorlar zaten. Ya da biraz dur, zamanı değil bir sonraki albüme ses verir belki diyerek bekletiyoruz.
Fırat – Biz her yıl bir albüm yapmak istiyoruz. Bu yıla kadar çok fazla düşündük üzerine çok biriktirdik ve çok hayal ettik. Henüz yapamadığınız o gençlik yıllarında, müzik yapmak çok zor görünüyor. Albüm kaydederken de, ilk albümde bilmiyorduk o an albüm kaydediyor olduğumuzu ama şimdi ne zaman kaydetsek diyoruz. Şarkıları hazırlıyoruz, bunlar tabi böyle hızlı hızlı söyleniyor ancak dile kolay. Uzun süreçler hepsi. Parçaları yapıyorsun o an yalnızsın, emin değilsin hiçbir şeyden tek emin olduğun şey içten gelen samimi bir şey olduğu. Melodi iyi mi, tutar mı tutmaz mı bunlar aklından geçmiyor. Bu kafayla hiç müzik yapmadık zaten. Çarkın içinde bir bilye olup, bu bozuk düzene karşı bir şey yapmak istersen o yerini bulur zaten. Albüm süreci şuanda Taner Yücel ile çok rahat ilerliyor.
Kerem – Sizin işinizi, sizden daha büyük bir aşkla sahiplenen bir adam düşünün. Gün içerisinde çalışmış oluyoruz, akşam dinlenmek için ayrılıyoruz. Ertesi gün geldiğimizde, abi işte bak böyle bir intro yaptım ne diyorsunuz, şeklinde karşılıyor.
Son dönemlerde birçok müzisyen albümden ziyade EP’ye yöneliyor. Bunun bazı yönlerden daha avantajlı olduğunu düşünüyorlar. Hedonutopia ise net bir şekilde albüm yapmaktan yana kullanıyor tercihini. Bunun sebepleri neler?
Kerem – Albüm fikrini seviyorum. Parçaların bütünlüğü ve hikayesini anlatması bakımından önemli diye düşünüyorum. Single biraz daha plak şirketlerinin stratejisi gibi geliyor bana.
Fırat – Bize de single yapmamız konusunda telkinler oldu hatta bir dönem biz de sıcak baktık ama zaten her albümde yedi şarkı yapıyoruz. Birini önden vermek pek hoş gelmiyor bana. Tabi ki daha yüksek bir oran yakalanabilir stratejik olarak. Ama ben albümdeki diğer çocuklara ayıp olduğunu düşünüyorum. Biz bu ayarlarla çok oynamıyoruz ve öncelikle, her yıl albüm çıkarabildiğimize seviniyoruz ve buna zarar gelsin istemiyoruz. Strateji o albümün içinde zaten.
Hedonutopia olmayacak ütopik bir şey
Albümün adı grubun adıyla farklı bir versiyon olarak aynı. Bunun bir hikayesi var mı?
Kerem – Albümün adına karar vermek hep sıkıntılı bir süreç bizde.
Fırat – Cep telefonumda bir not var. İçinde yaklaşık 40-50 tane albüm isim önerisi var. Bakıyorum bazen, Ucube Dizayn yazmışım oraya onu da birinci albüm yapmışım sonradan. Albümün ismi bir şey anlatsın istiyorum ben. Albümden bağımsız olsun diye kasmıyoruz. Hedonutopia bizim hayal ettiğimiz bir ada, olmayacak ütopik bir şey. Öyle bir adada biz acaba nasıl olurduk? Nasıl bir şey yapardık? Nasıl bir müzik yapardık? İlk defa sanki o adada özgürleşilmiş, olgunlaşılmış gibi geliyor bana. Nihayet o gün gelmiş gibi bir anlam var, Arzu Ütopya’sında. Bundan önceki albümlerin isimleri hep bir soru işareti hep ‘aman bilmiyoruz ki ne olacak’ hali vardı. Bundan önceki albümde bize bir arkadaşımız söylemişti ‘tabi ki klipi Maymun Kral’a çekeceğiz’ diye. Düşün, insan bilmez mi hangi şarkısına klip çekeceğini. Tabi şöyle de bir durum varki o tip yerlere kafa patlatırken müzik yapmayı kaçırıyor insan. Sen doğru düzgün bir müziğini yap, sonra anlamını bulur o. Dada’ları bırakmayın, onları incelemek lazım. Çok güzel bir rastgelesellikleri var dadaların.
Kerem – Verilmiş kalıpların üzerinde mi olmalı herşey, insan bunu sorgulamalı. Bir anlamı olsun, şöyle bir anlamı olmalı, hayır.. Aksine birçok anlamı olmalı. Katmanlı olmalı.
Fırat – Bu konuda Dinle Küçük Adam’ı okursak Wilhelm Reich’in daha iyi anlarız diye düşünüyorum.
Bir dinleyiciniz sizinle alakalı “umarım böyle underrated kalırlar, popülerliği artan gruplar bozuluyor çünkü çok iyiler” yorumunda bulunmuş. Bu konuda ne dersiniz?
Kerem – Bana özel olsun durumu var. Ama o şekilde müziğe devam etmek oldukça güçleşiyor işte.
Fırat – Arkadaşlar olmuyor o şekilde. Para kazanmak, ünlü olmak bir önem arzetmiyor ancak çok temel bir şey var, belli meblağlar olmadan ekipman alabilmemiz bile mümkün olmuyor. Tabiki biz bu kazanımları yalnızca, müziğimizi bozmadan geliştirmek için kullanmak çabasındayız. Mesela Sigur Ros’u düşünün ilk çıktıklarında yalnızca Roll dergisinde küçücük bir yazı vardı haklarında. Türkiye’de esintisi bile yokken. Şimdi dünyayı turluyorlar tekrar tekrar. Ama bu durum onların müziğiyle alakalı hiçbirşeyi etkilemedi. Biz jenerasyon olarak korkularla büyütülmüş bir nesiliz ve bu korkuların bilinçaltımızda edindiği yer bunu her alana yansıtmamıza sebep oluyor. Oysaki herşeyi yapabiliriz. Kendimize böyle korkular yöneltmekten vazgeçmeliyiz öncelikle. Amerika’da da müziğimizi dinlesinler ve Türkiye’den geldiğimize inanamasınlar ve biz aynı şekilde müziğimizi yapmaya devam edelim. Haydi Bukowski verelim “Yalnız kalmaktan daha kötü şeyler de vardır bu hayatta, ancak bir ömür alır bunların farkına varmak. Farkına vardığınızda ise çok geçtir ve çok geçten daha kötü bir şey yoktur hayatta.” Adam bunu yazdığında 70 yaşında adam geç kalmanın o çaresizliğiyle bunu yazıyor. Tamam ünlü olmuş tanınmış ama bence o daha erken bir yaşta ünlü olup kendini daha fazla ifade etme imkanı yaşamış olmak isterdi.
Radiohead etkisi…
Bugün Radiohead bu popülerlik seviyesine ulaşmasa vermek istediği duyguyu bizlere bu denli kolay ulaştıramayacaktı.. Radiohead ve Sigur Ros örneklerinden gidiyoruz. Hedonutopia soundunda hissettiğimiz etkiler var bu gruplardan…
Fırat – Bu adamlardan elbette ki etkilendik. Lisede, üniversitede bu adamlar bizim bütün düşünce yapımızı etkilediler. Hayatta bırak dinlediğin müziği, doğduğun evin tavanının kaç metre olduğundan dahi çok etkileniyorsun. Bu etkilenme elbet ki taklit olmadı hiçbir zaman bu bizi geliştirdi sadece.
Hayatta bir şeyin içerisinde kendini kaybedeceksin . Tekrar tekrar arayıp birşeyin içerisinde kaybedeceksin. Aslında kendini buluyorsun o süreçte ve bir süre sonra kendine geldiğinde elinde bir şey oluyor. Bu mutlaka bir karşılık buluyor.
Ben sahnedeyken Fırat olmamalıyım
Hedonutopia bize sevdiğimiz sound’ları bu coğrafyanın hissiyatını da içselleştirerek veriyor. Vokallerinizde Anadolu esintisini almamak mümkün değil. Hem de derinlere tesir eden bir etkisi var bu esintilerin.
Fırat – Ben özellikle vokalin çok batı yürüyüşlü bir anında ‘hıh’ diye girerim vokale. Bu aslında halayın başında verilen nefes şeklidir ve vokale bunu yapıp girdiğinde gerçekten çok daha iyi giriyorsun parçaya. Ben sahnedeyken Fırat olmamalıyım, başka bir kimliğe bürünmeliyim…
Vokallerde çoğu zaman kelimeler akıp gidiyor arada belli kelimeleri daha vurgulu söylüyorsun ve sound’un en etkili anlarında oluyor bu genelde. Vokal tarzın birçok dinleyici hem farklı hem de etkileyici geliyor, bu tarzın sendeki karşılığı ne?
Fırat – Kendiliğindenlik aslında, Kerem ise bu içimden gelen şeyi hayatımda gördüğüm en iyi karşılayan müzisyen ve dost. O yüzden şanslıyım tabi. İyi senkronize olabilmemiz vermek istediğimiz duygunun ulaşmasını sağlıyor. Kaldı ki biz şuanda tüm bunların toplamında bu ülkenin çocuklarına iki kişi nasıl müzik yapılır onu gösteriyoruz. Vokal tarzımdan kaynaklı, konserde 200-300 kişinin Maymun Kral şarkısının sözlerine eşlik edip ,hepsinin başka şekilde söylemesi durumunu yaşadık ve kesinlikle harika bir duygu vardı ortada.