Bunu okuyorsunuz:
Bi’ Şarkı Bi’ Öykü 3: Gidenler ve Kalanlar

Bi’ Şarkı Bi’ Öykü 3: Gidenler ve Kalanlar

Şarkılardan esinlenerek yazılmış öyküler serisi. Bu hafta Sena Şener’in “Bak Bana” şarkısına eşlik eden öykümüz: Gidenler ve Kalanlar

İnsanların aşktan, ilişkiden beklentileri nedir? Böyle galaksinin en büyük aşkını yaşayayım, her şey renklensin, herkes bizi parmakla göstersin, mutluluktan bayılacak hale geleyim, zaman dursun, her şeyde, her anda ondan bir parça bulayım. Kör olsun gözlerim ve ondan başkasını görmeyeyim.

Var mı gerçekten böyle şeyler, bunları hayal edenler, beklentilere girenler, büyük düşüncelere kapılanlar? Var mı böyle bir aşkı bulabileceğine inanan, bu kişi ölene kadar yanımda olacak diye emin konuşabilenler? Peki, gerçekten var mı etrafta bunları gerçekten yaşamış veya hali hazırda yaşıyor olanlar?

Bana bunlar masal gibi geliyor. Neden bu kadar büyük beklentilere sokasın ki kendini hayatta. Bir kişi bu kadar mükemmel olabilir mi? Hadi canım, gerçekçi olalım biraz.

Aristofanes, benim tüm beklentimi şöyle açıklamış; “Aşk her insanda mevcuttur, aslımızdaki diğer yarımızı arar, iki kişiden bir kişi yapmaya çalışır ve insanın doğasından kaynaklanan yarasına ilaç olur. Her birimiz bir bütün insanın eşleşen yarılarıyız ve her birimiz bize uyacak o diğer yarımızın arayış içindeyiz.”

Benim aradığım galaksinin en muhteşem aşkı, en mükemmel insanı değil. Ben benim diğer yarımın peşindeyim. Benim sevdiğim ve beni seven diğer yarımın peşinde. Bir olmanın, birlikten mutlu olmanın…

Ben senin peşindeyim. İnanıyorum ki diğer yarım sensin ve sev beni, senden başka bir şey istemem.”

Seven bir kadının bu sözlerden etkilenmemesi mümkün mü? Ama hayat, bir kadın olarak bana en çok da erkeklerin güzel cümlelerle anlattıkları sevgilerine inanmamayı öğretti. Bir erkek sana sevgisini göstermekten çok kelimelerin gücüne başvuruyorsa, böyle bir yeteneği varsa, bir gün seni bırakıp gittiğinde de en güzel sebepleri o buluyor. Aynı gücünü bahaneleri için de kullanıyor. Ve bunu öyle bir yapıyor ki seni sevdiği için bırakmak zorunda olduğuna ikna oluyorsun.

“Ah be kadın” diyorum bazen kendime. Sen Nazım Hikmet şiirleri ile büyümedin mi? O da en güzel şiirlerini adadığı kadını bir başka kadın için bırakmadı mı? Belki ortaya dünyanın en güzel şiirleri ortaya çıktı ama sonuçta bir erkek gibi davranmadı mı?

Zaman zaman soruyorum kendime şimdi: Neden? Bazen bunu sorarken sabahın ilk ışıkları doluyor odama. Gitmek istiyorum bu evden, kaçmak istiyorum tüm ortak tanıdıklardan, geride kalsın istiyorum tüm anılar, yaşanmışlıklar. Hem zaten şimdi gitsem buralardan, bunu kim bilir?

 

Bu içerik size ne hissettirdi?
ehehe
0
ilginç
0
kalp <3
0
karasızım
0
olamaz!
0
üzücü
0