60’larda Amerika’da hippi akımının bir alt kültürü olarak ortaya çıkan ve tüm dünyayı belirli oranlarda etkilemiş olan çiçek çocuklara bu isim bir rivayete göre kendilerine uzatılan silahlara çiçek takmaları ile verilmiş.
Başlangıç
1965 yılında ABD’nin Vietnam’a asker göndermesiyle çiçek çocuklar aktivist bir şekilde varlıklarını ortaya koymaya başlamışlardır. Bu gençler kendilerine sınır koymamış ve sınır koyan hiçbir yetkili merciyi kabul etmemiş, özgürlükçü bir hareket oluşturmuşlardır. En önemli ölçütlerinden birisi ‘o anda var olmak ‘ olmuştur.
Bu gençler zorunlu askerliğe ve dogmatik bütün akımlara karşı çıkmışlardır. Dünyanın bitki, insan ve hayvanların ortak yaşam alanı olduğunu vurgulamış ve insan hakimiyetinin şiddetini reddetmişlerdir. Kısacası 68 kuşağı olarak da anacağımız bu gençler mutlak retçiği yaşam biçimi olarak ortaya koymuşlardır.
Engeller Aşılabilir
Neydi onları bu bilince getiren? Bu denli apolitik bir aktivistlik öylesine vücut bulmuş olabilir miydi ? Kesinlikle hayır…
Henüz İkinci Dünya Savaşı’nın yaraları sarılmaya çalışılırken ne pahasına olursa olsun dışarıya karşı saldırganlıklarından, içeride ise baskılarından taviz vermeyen devletlerin içerisinde bu insanları bu noktaya getiren ne oldu? Zannediyoruz ki dünyanın durduralamaz umutsuzluğu, çoğu zaman yapay cennetler yaratan, yeni bir gerçeklik yaratma arzusunu, bu da bir sonraki aşamada kolektif bilince açılan kapıyı oluşturuyordu.
İlk Sıra; Müzisyenler
Bu arzunun kolektif bilince ulaştığı noktaya en güzel örneği WoodstockSantana Woodstock’a Geri Mi Dönecek? oluşturuyor. Ancak bu süreçte 1966 “Purple Haze”, 1967 Paskalyasında Central Park’ta toplanan birkaç bin uzun saçlı gencin Sangria şarabı eşliğinde çalıp, söylemesi ve 1968’de MC5’ın Wiking Komünü tarihin tekerleklerini Woodstock’a doğru ilerletmeye başlamıştı. Bu kolektif bilince müzik çatısı oldu ve müzisyenler önde yürüyen karakterleri oluşturdu. Başka bir dünya mümkün mü düşüncesinin insanları sanat çatısı altında buluşturduğunu da söyleyebiliriz. Woodstock; John Roberts, Joel Rosenman, Michael Lang ve Artie Kornfeld adlı organizatörler tarafından 50-100 bin kişinin gelmesi planlanarak yapılmış ancak dünyanın birçok yerinden 450 bin insanın katılması ve 450 bin insanın bir arada birçok olumsuz koşula rağmen tarihe adını yazdıran nitelikte 3 gün geçirmesi, sorunsuz şekilde festivalin tamamlanması bütün dünyaya, eğer kulak verilirse oldukça güçlü bir mesaj vermiş ve savaşa karşı barışın, sınırlara ve devletlere karşı komünitenin , dünyevi hırslara karşı herkesin kendi spiritüel yolculuğunu tercih etmiş olmasının gücünü ortaya koymuştur.
Jimi Hendrix, Janis Joplin, Carlos Santana, Jefferson Airplane, The Who ve daha birçok ünlü sanatçı ve grup bu festivalde sahne almış ve o döneme damga vuran Jimi Hendrix, sahneden indikten sonra katıldığı radyo programında şunları söylemiş: “İnsanlar sokak çetelerinden, militan gruplardan, devlet yönetimlerinin palavralarından usandılar. Başka türlü bir şey, başka bir yön, başka bir istikamet arıyorlar. insanlar çamurda yattılar, yağmurda ıslandılar, şuna maruz kaldılar, buna maruz kaldılar, ama neticede galip geldiler. bence başarılı bir festivaldi”
Şimdi?
Peki ya şuan ki dünyaya baktığımızda 2000’lerin başlarından itibaren dünya genelinde hayatlarımızı kuşatan anlamsızlık, sözde medeniyet çatısı altında ölen insanlar, silahların ve paranın yaşam kavramının çok üstünde olması ve netice itibariyle savaşlar, iç isyanlar, öldürülen milyon insan, mülteciler, gözyaşları, kıyıya vuran çocuklar! Hala inanıyor muyuz geleceğe, sisteme, dünya olarak ileriye gittiğimize, güce, materyalist yaşam tarzlarımıza, insan olduğumuzu unuttuk galiba… Uyutulduk. İnsanız yalnızca evrende bir toz tanesi.. Ölümsüzlük üzerine konuşacak kadar uyuşmuş haldeyken, bir virüse tüm dünyayı teslim ettiğinde, haftalardır evlerinden çıkamayan korku ve panik halinde yaşamaya çalışan insanoğlu değişir mi acaba? Çok umutlu konuşmak mümkün değil ama yaşanan bu ağır farkındalıklar genç kuşakta yeni bir akıma sebebiyet verebilir.
Kim bilir belki dönüp baktığımızda esinlenebileceğimiz bir yer olur Woodstock. Kulelerin, lüks arabaların, bol kıyafetin, çok yemenin ve az teşekkür etmenin sarhoşluğundan çıkarız belki. Çoğumuz tüm bunları anladık ancak kim bilir belki de öyle bir gün gelir ki hep beraber gözlerimizin içine bakarken sözsüz şekilde bunları konuşuyor ve aynı yerde oluruz.. Sizce bu sürecin sonunda neler olacak bilinç düzeyimizde ? Tüm bunları düşünürken dinlemeniz için bir Woodstock Dream listesi yaptık…