Gözde Oktar ismini çoğu dinleyici YouTube‘da yayınladığı cover çalışmalarla duydu. Bununla birlikte sahnedeki başarılı performanslarıyla da dikkat çeken Gözde Oktar, Mart’ın ilk günlerinde Cihan Mürtezaoğlu prodüksiyonu ve düzenlemesiyle ilk teklisi “Mesele Hiç”i bağımsız olarak yayınladı.
Sakin tınılı bir çalışma olan “Mesele Hiç”, dinleyicilerden kısa sürede ilgi gördü ve ismini daha çok duyacağımızı kanıtladı. Aynı zamanda müziğin eğitiminden gelen Gözde Oktar ile Altmüzik için, müzik yolculuğunu, teklisini ve gelecek çalışmalarını konuştuk.
Öncelikle “Mesele Hiç”e kadar olan müzik yolculuğunuzda neler yaptınız? Müzik üzerine hayalleriniz kaç yaşında başlamıştı?
Açıkçası hayalini kuramadan müziğin içinde buldum kendimi. Çok küçüktüm elime keman aldığımda ve sonrasında yıllar geçtikçe, farkındalığım arttıkça hayallerim de büyüdü tabii. Gitarla haşır neşir olduğum lise yıllarımdan itibaren şarkı formunda olmasa da düz yazılar yazmaya ve onları müzikle birleştirmeye çalışıyordum. Sanırım o zamanlar şarkı söylemenin, sahnenin hayalini kurmaya başlamıştım. Annemin anlattığı hikayeye göre de; 5-6 yaşlarında elimde pembe oyuncak gitar; “Ben Tarkan olacağım!” diye iş yerinde koştururmuşum. 90’lar çocuğu olmak böyle bir şey sanırım! (gülüyor) Profesyonel anlamda müzik yolculuğum Ankara’da konservatuvara girişimle başladı diyebilirim. İlkokul sonrası, 2001 yılında konservatuvar sınavına girdim ve keman bölümünü kazandım. 10 yıllık bir eğitim sürecinden sonra 2011 yılı itibariyle orkestralarda çalmaya başladım. Bu böyle 2 yıl kadar sürdü. Sonrasında İstanbul serüveni başlıyor ki; asıl yapmak istediklerim için kendimi dolu dolu beslemeye başladığım zamanlar bunlar. İşte bu dönemde, aslında küçüklüğümden beri yazıp çizdiğim, içten dışa hep dökmek istediğim şeylere başka bir gözle bakarak, kaleme almaya başladım. 2013 yılında sevgili Can Kazaz’ın “Ben Sizden Kaçtım” albümündeki birkaç şarkının keman kayıtlarını çaldım. Bu süreçte bir çok müzisyenle tanıştım ve vokal olarak sahne almaya, tecrübe kazanmaya başladım.
Müzik eğitimi
Ayrıca müziğin eğitiminden geliyorsunuz. Konservatuvar eğitiminiz size müziksel anlamda neler kattı?
Konservatuvar eğitimimin çalışmalarıma katkısı var elbet. Müziğin duygusal tarafını hissetmeyi her ne kadar daha çok sevsem de; teknik olarak müziği okumayı, melodik akışları, sesleri belli bir çerçeveye nasıl sokabileceğimi veya nasıl bozacağımı, en çok da sevdiğim şeyleri dinlerken nasıl formlar, nasıl yürüyüşler kullanıldığını duyabilmemdeki temel altyapı bu eğitime dayanıyor. Ama açıkçası kendim üretirken bunların çoğunu düşünmemeye çalışıyor, hissi üretimi daha çok önemsiyorum.
YouTube’da cover çalışmalar yayınlamaya nasıl karar verdiniz ve nasıl geri dönüşler aldınız?
Üzerinde çalıştığım şeyleri sosyal medyaya taşımak fikri bir anda gelişti. Önce Instagram üzerinden paylaşımlar yapmaya başladım. Sonrasında profesyonel bir ekipmanla birlikte kendi evimde kayıtlar almaya başlayınca YouTube girdi hayatıma. İlk paylaşımlarımda herhangi bir görsel olmaması tercihimdi; fakat sonra tüm çalışmalarım için video çekimi de yaptım. Geri dönüşler heyecan vericiydi, aslında buraya kadar atılan adımların kökleri o geri dönüşlerde diyebilirim. İçinize hiçbir zaman tam olarak sinmeyen, saatler, günler verdiğiniz işleri paylaştıktan sonra yapılan güzel yorumlar, paylaşımlar elbette harika hissettiriyor! (gülüyor)
Bir tekli yayınlamaya nasıl karar verdiniz ve “Mesele Hiç”in oluşum süreci nasıl gelişti?
Kendim için şeffaf bir adım atmak istedim. Önce bir tekli ile yola çıkıp, insanlarla tanışmak istedim. Epeydir düşündüğüm ve hayalini kurduğum bir şeydi kendi ürettiğim, gebe kaldığım müziği doğurup herkesle paylaşabilmek. “Mesele Hiç” demo haliyle cebimdeki şarkıların duygusu en olgun olanıydı. Tek bir kalemde üç kişilik bir döngüyü anlattığım uzun bir mektubun ilk iki kelimesi aslında şarkının kemiğini oluşturan. “Hiç” kelimesi tek heceli koca bir anlatım bence. Bir gün şarkıdan bağımsız olarak introdaki riffi buldum gitar çalışırken. Sonrasında sözleri ve riffi bir arada düşünmeye başladım, her şey yerine oturuverdi bir anda ve “Mesele Hiç” çıktı ortaya.
Cihan Mürtezaoğlu
Düzenlemenizi ve prodüksiyonunuzu üstlenen Cihan Mürtezaoğlu ile yollarınız nasıl kesişti?
Cihan Mürtezaoğlu ile müzisyen çevremiz sayesinde yollarımız kesişti. Uzun bir süre kendisine uzaktan uzağa hayranlıkla baktıktan sonra yüz yüze gelişlerimizde müzik üzerine daha çok konuşmaya başladık. Arkadaşlığımız büyüdü ve müziğimle müziği arasında hissedilir bir bağ kurabileceğimi fark ettim. Kendisiyle şarkılarımı paylaştım, “Mesele Hiç” için birlikte yola çıkabileceğimizi düşündük. Beni en çok yüreklendiren, yüreği kocaman insanlardan biridir Cihan. Birlikte çalışmaktan çok büyük keyif aldım.
“Mesele Hiç” ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
Her şey harika gidiyor şu an. Sosyal medya üzerinden çok güzel mesajlar alıyorum. Yazan herkesle konuşuyoruz, her birini okudukça gülümsüyorum. Bu heyecan verici bir şey tabii ki, hemen bir sonraki adım için çalışmaya itiyor insanı. Daha çok paylaşmak daha çok kaynaşmak için sabırsızlanıyorum! (gülüyor)
Mesele Hiç
“Mesele Hiç”i bağımsız olarak yayınladınız. Bu bağlamda bu durum size özgür bir alan sağlıyor mu?
Bağımsız olarak bir şarkı, albüm yayınlamanın daha özgür hissedilir yanları olduğu bir gerçek. Ama günümüzde bağımsız bir şekilde işlerinizi duyurmak da pek kolay değil. Bu iki dünya, biraz ortada sıkışmışlık hissi verebiliyor insana ama şu an için bağımsız olarak bir şarkı yayınlamak ile sürecin doğallığının birleşmesinden keyif alıyorum.
Müziğinizi bağımsız olarak dinleyicilerle buluşturmanın sizce bir müzik firması aracılığıyla buluşturmak arasındaki fark nedir? Artıları, eksileri nelerdir?
Global veya yerel şirketlerin kalibreli olanları, sizin bağımsız olarak gösterdiğiniz çabayı kolaylaştıracak olanaklara sahip. Bu şirketleri takip eden kocaman kitleler var. Görünürlüğünüzü arttırır, size maddi imkanlar sunarlar. Fakat kendi müziğinizi düşündüğünüz gibi yayınlayamayabilirsiniz. Bir çok şirket çeşitli algoritmalar üzerinden sanatçısını (amiyane tabirle) pazarlar. Dolayısıyla şirket hak talebinde bulunduğu noktada, bazı şeyleri o algoritmalar ne istiyorsa ona göre şekillendirmeniz gerekir. Öyle bir noktada olursam neler olabileceğini şu an bilemiyorum tabii, benim bağımsız olarak bir şarkı yayınlamam tamamen işin doğal akışına kapılmamdan kaynaklı. Sürecin daha çok başındayım, şu an beni tanımak isteyen insanlara kendimi doğru şekilde ifade edebilmeye çalışıyorum sadece.
Alternatif Pop
Kendi müziğinizi nasıl tanımlarsınız?
Ben çok fazla çeşit müzik dinliyorum, duymaktan hoşlandığım her müzikten bir şeyler öğreniyorum mutlaka. Çeşitliliği seviyorum. Bu sebeple üretirken de müziğimi tek bir kalıba sığdırmaktan hep kaçınmışımdır. Ne desem bilemedim, en yakın olarak Alternatif Pop diyelim madem! (gülüyor)
Düet yapmayı hayal ettiğiniz bir sanatçı var mı?
Bunu hiç düşünmedim açıkçası, böyle bir fikirle gelen herkese açığım tabii! (gülüyor)
Sezen Aksu
Canlı dinlemek isteyip de bir türlü fırsat bulamadığınız sanatçı ya da grup var mı?
Sevgili Sezen Aksu’yu canlı canlı izleyememiş olmanın eksikliği var içimde. Her yanından, her dinlediğimde yeni bir şeyler öğrendiğim ve ne kadar tanısam o kadar merak ettiğim tek derinliktir kendisi. Sahne kapılarını kapattığını biliyorum ama hala umudum var, kısa da sürse bir konser olacak umuyorum ve ben de orada olacağım! (gülüyor)
Karantina dönemi sizin açınızdan nasıl geçiyor? Evde neler yapıyorsunuz?
Bol bol müzik dinleyip, okuyorum, film-dizi izliyorum, çalıp söylüyorum, kedilerimle uzun soluklu oyunlar oynuyorum. Temizliğe adadım kendimi, köşe bucak geziyorum evi. Yeni tarifler deniyorum, yemek yapıyorum. Aslında her zamankinden farklı bir şey yapmıyorum sadece dozajı arttırdım. Evde vakit geçirmeyi, kendime alanlar yaratmayı hep seviyorum.
Karantina süreci…
“Mesele Hiç”’ten sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?
Yeni bir tekli çalışması düşünüyorum, bu karantina sürecini bir an önce atlatıp çalışmaya başlamak için sabırsızlanıyorum. Bu arada tüm müzisyen arkadaşlarım adına bu sürecin ivedilikle geçmesini ümit ediyorum. Biliyorsunuz geçimini yalnızca sahne üzerinden sağlayan tüm müzisyenler şu an evlerinde. Herkes kendi üretim kozasında kendini büyütmeye devam etse de, maddiyat hayatın önemli bir çıkmazı maalesef. Kısa sürede işimizle yeniden kucaklaşabileceğimiz sağlıklı zamanlar diliyorum hepimize.
Gözde Oktar‘a bu güzel röportaj için teşekkür ederim. “Mesele Hiç”i tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.