‘’In The Lonely House’’ albümüyle hayatımıza giren İngiliz müzisyen Sam Smith ‘’The Thrill Of It All’’ ile kalbimizin en derinine iniyor. Geçtiğimiz haftalarda yayınlanan ‘’Too Good It Goodbyes’’ teklisi zaten bunun sinyalini vermişti. Tek albümlük adam olmadığını bu albüm ile ispatlayan 25 yaşındaki Sam Smith, alternatif pop, r&b soul ve yer yer jazz esintileriyle oluşturduğu albümüyle daha çok ses getireceğe benziyor.
Hayatımıza Disclosure’nin Latch şarkısına yaptığı vokal ile giren Sam Smith ülkemizde ise Naughty Boy’un La La La şarkısına yaptığı vokal ile tanındı. Daha sonra In The Lonely House albümüyle ününe ün katan ve tam tamına 4 Grammy kazanan Sam Smith taraflı tarafsız herkesin övgüsünü aldı. Stay With Me şarkısıyla yılın kaydı ve şarkısı gibi ciddi ödülleri kazandı. Üzerine yetmezmiş gibi geçtiğimiz sene James Bond’un serisi olan Spectre için hazırladığı Writing’s On The Wall şarkısıyla Oscar kazandı. Bu kadar kısa sürede bu kadar başarılı bir kariyeri sürdürmek tabi ki kolay değil. Ancak Sam Smith bu albümünden sonra ‘’Erkek Adele’’ olduğunu ispatlamış gözüküyor. Tabi bu istikrarını sürdürürse belki de Adele için ‘’Kadın Sam Smith’’ denilir kim bilir?
Albüme gelince… The Thrill Of It All Sam Smith’in kendi ifadesine göre kalbinin en derininden gelen sözlere ait bir albüm. Son zamanlarda adından sık sık bahsettiren İrlandalı Steve Fitzmaurice ve Sam Smith ile birlikte parlayan Jimmy Napes albümün prodüktörlüğünü üstlendi. Ayrıca albümde John Legend, Frank Ocean, John Mayer, Alessia Cara, Zayn ve Lorde gibi isimlerle çalışmış Malay, Tyler Johnson, StarGate ve Emile Hayne gibi isimlerin adını görüyoruz.
1. Too Good at Goodbyes: Albümün ilk teklisi olan bu şarkı belki de albümün en iyi şarkısı. Hoş çıkar çıkmaz İngiltere’de zirveye oturmuş, Amerika’da ise 5 numara olmuş bir şarkı. Güçlü sözleri, rahatsız etmeyen piyano tonları ve hafif keman esintileri Sam Smith’in muazzam vokaliyle birleşince ortaya bir şaheser çıkmış. Tabi back vokalde oldukça ön planda. Tam anlamıyla bir Sam Smith şarkısı!
2. Say It First: Bu şarkıda tempo hafif düşüyor ve piyano sesi hafif drum soundlarıyla birleşiyor. Sam Smith’in vokalinin en ön planda olduğu şarkılardan birisi. Etkileyici sözleri ve Smith’in güçlü vokaliyle birkaç kez dinlenildikten sonra bağımlılık yaratabilecek bir şarkıç
3. One Last Song: Albüm çıktığı gün ikinci tekli olarak yayınlanan bu şarkıda Tyler Johnson etkisi gözüküyor. Back vokalin nakaratı kapsadığı bu parça özellikle Amerika’da ses getireceğe benziyor. İnsanın aklına noel şarkılarını getiren müziği ve yayınlanan tarih zaten bunun göstergesi. Önümüzdeki haftalarda klip çalışmaları da tamamlanır ve Aralık’ın sonuna doğru ses getirir. Ne diyebiliriz ki, dinleyin dinletin.
4. Midnight Train: Gelelim albümün en çok tartışılan şarkısına. One Last Song ya da Too Good at Goodbyes gibi olumlu eleştiriler yerini sert eleştirilere bırakmışa benziyor bu şarkıda. Nedeni ise simple olarak Radiohead’in Creep şarkısına benzetilmesi. İlk dinlenildiğinde ‘’bu şarkıyı bir yerden anımsıyorum’’ deyip belki de albümde en sevdiğiniz parça olabiliyor. (Benim oldu) Creep’ten araklanmış olması biz müzikseverlere bir şey kaybettirmez. Aksine Creep gibi bir şarkının müziği bu kadar güzel alternatif pop, soul tarzına evrilemezdi. Keşke Radiohead’den izin alınsaydı da hit olabilseydi demeden geçemiyor insan.
5. Burning: Promosyon teklilerinden olan bu şarkıda Smith’in sesiyle başlıyor. Yaklaşık 30 saniye sonra sadece güzel bir piyano tınısı dinliyoruz ve Smith şarkıya devam ediyor. Pişmanlıkları anlatan bu parçada piyano dışında başka bir enstürüman kullanılmaması özellikle akustik severler için adeta kaftan biçilmez. Albümde hemen her parçada görülen back vokal bu parçada da bize eşlik ediyor.
6. HIM: Çoğu insanın bildiği üzere Sam Smith bir eşcinseldir. Bunu ünlü olmadan önce bile saklamadan söylerdi. Hatta Sam Smith’in kariyerinde değişen tek şey heralde artık daha zayıf olması ve sakallı olmasıdır. Spiritüel sözlerle başlayan şarkı bir erkeğe olan aşk ile alt metinde dinin bunu neden yasakladığını anlatıyor. LGBT temalı şarkı olan HIM özellikle üçüncü kısımda back vokallerin coşmasıyla yükseliyor.
7. Baby, You Make Me Crazy: HIM’den sonra insanın üzerine çöken hüzün bu şarkıyla giderilmiş. Smith’in bana göre gelecekte yapacağı albümden bir esinti olan bu parça eşsiz vokal, müzik ve sözleriyle çalma listelerinin vazgeçilmezi olabilecek bu şarkı ayrıca insanın moralini düzeltmeye birebir.
8. No Peace (ft.Yebba): Ve geldik tam bir vokal savaşına. Dinleyince hangisinin sesi daha iyi insan karar veremiyor. Seslerin bu denli uyumlu olduğu bir parça gerçekten zor yapılır. Duygusal parçalardan biri olan ve Yebba’nın eşsiz yorumuyla albümün en iddialı parçalarından olan No Peace, dinlemenizi şiddetle önereceğim parçalardan biri.
9. Palace: Temponun iyice düştüğü, hafif elektro gitar ile her şarkıda olduğu gibi piyanonun oluşturduğu bu parça ilk dinlemede albümün en zayıf şarkısı olarak gözükebilir ancak birkaç sefer üst üste dinlenildiği zaman Sam Smith’in sesinin hipnoz etkisi yarattığını görebiliyor insan ve sürekli uzaklara dalarak bu şarkıyı dinliyor.
10. Pray: Albümün promosyon teklilerinden olan bu parça, alakasız bir piyano solosuyla başlayıp yerini bambaşka notalardan oluşan piyano solosuna bırakıyor. Sam Smith ise bu dua-kilise-tanrı üçlemeli şarkısında sesini back vokaller ile üst seviyede kullanıyor. Şarkıda bir sürpriz ise prodüktörlüğünü Timbaland’ın yapmış olması.
11. Nothing Left For You: Albümün bonus şarkılarından olan bu parça koro halinde back vokaliyle dikkat çekiyor. Nakaratta yine back vokalleri kullanan Smith, şarkının ikinci kısmında ilk albümündeki stiline dönüyor ve bizlere geçmişinden bir esinti sunuyor.
12. The Thrill of It All: Albüm ile aynı adı taşıyan bu parça genel olarak albümü kapsayan düşük tempolu ve Smith’in sesinin ön planda olduğu şarkılardan birisi.
13. Scars: Sadece akustik gitar ile Sam Smith’in sesini duyduğumuz bir parça. Smith’in gitarın temposuyla muazzam bir uyum yakaladığı bu parça duygusal sözleriyle insanı etkilemekten ardı kalmıyor.
14. One Day At A Time: Tek kelimeyle albümün özeti olan bir şarkı. Özellikle nakarat kısmında Sam Smith’in nefes sesi ile ince tonu yakalaması takdire şayan.
Albüm yüksek ihtimalle başta Amerika ve İngiltere olmak üzere birçok ülkede liste başı olacaktır. İlk hafta satışları sadece Amerika’da 200 bin olması bekleniyor. Bu seneye damga vuran albümlerin başında olmasını beklediğim bu albümün tek bir sıkıntısı var o da hit şarkı sayısının az olması. Stay With Me ya da I’m Not The Only One gibi şarkının olmaması daha çok Lay Me Down ya da Leave Your Lover gibi şarkıların olması. Zaten albüme yapılan yegane eleştiri bu yönde. Metacritic skoru 74 olan ve genel müzik eleştirmenleri tarafından 5 üzerinden 4 olan bu albüm peş peşe en az iki defa dinlenildiğinde seviliyor beş defa dinlenildiğinde ise bağımlılık yapıyor. Sesi muazzam, kendisiyle barışık, söz yazarlığı üst düzey boyuta ulaşmış bir adamdan kötü bir albüm beklenmez zaten.