Bugün Youtube üzerinden biraz piyasa analizi yapmak istedim. Hangi tür şuan trend, hangi tür totalde daha çok dinleniyor vs. Beklentim elbette alternatif müzikten yanaydı. Blues ve jazz karışımı soundlar, akustik tınılar, dişe dokunur sözler, naif elektronik dokunuşlar falan. Gel gör ki bizim halkımız baya baya rap seviyormuş. 4/4’lük kick üzerine yazılan; neredeyse sıfır notalı alt yapılar üzerine okunup, getto bir kültürü öven ya da yeren bir yapı var. Fakat kabul etmek lazım ki bunların içinde güzel işler de yok değil. Özellikle 2000-2010 yılları arasında çok başarılı işler çıkmış diyebiliriz. Lakin şimdilerde biraz daha stabil ve arabeske kayan bir yapı olduğunu görüyorum. Yine de şu bir gerçek ki: Rap müzik hala oldukça çok dinleniyor. Peki öyleyse, onlara kıyasla daha az dinlenen bizim gruplar konser konser gezerken bu arkadaşlar neden hala parasız ve imkansızlıktan yakınıyorlar? Bununla ilgili de birkaç teorim var elbette. Mesela şu alt başlıklara bir bakalım…
Yaşam Tarzı
Alternatif müzik genelinde kabul edilen hemen hemen tüm şarkılar daha iyi bir hayatı, bir ütopyayı hedefler nitelikte olmakla kalmıyor; arzu edilen ve insanoğlunun toplumsal ideolojilerini destekleyen söz yapılarına da sahip oluyorlar. Tüm sözler de hayata sarılma, doğayı sevme ve bir hippi komününü yeniden yaşama arzusu var. Rap’te ise tamamiyle bir sokak kültürü, anarşi ile çatışma, savaş, uyuşturucu ve içi şiddet dolu karanlık dar sokaklar ve tüm bunların akabinde alternatif müziğin yaratmak istediği ütopik dünyaya zıt bir distopya var.
Aşklar
Müziğinin tınısı gibi alternatif müzikte aşklarda bir o kadar naif ve saf aslında. Özlenen, eve dönmesi beklenen sevgililer, birlikte gidilen gezi ve tatiller, tutku dolu sevişmeler var. Fakat tüm bu güzelliklere karşı terk edilişler ve yine de bir kıyamamışlık duygusu da var işin içinde. Rap müzikte ise bu tür durumlarda eski sevgili daima en büyük günahkar ve suçlu ilan edilip, kendisinden nefret ve kin ile söz edilir.
Eğitim
Bu bölüm biraz eleştiriye açık olabilir çünkü rap içeriside de -sayılı olsa da- işin ehli insanlar olduğunu biliyorum. Fakat şöyle bir gerçek var ki alternatif müzik kültürü içerisindeki herkes nota ve aranjman bilgisine sahip, ne yaptığını bilen, müzik kulağına sahip ve eğitim düzeyleri yüksek insanlar. Gel gelelim Rap müzikte bu durum yine tam tersi oluyor. Bir çoğu liseyi dahi bitirememiş, sokak aralarında büyümek zorunda kalan, kendi çabalarıyla hayata tutunmuş ve haliyle genel kültür açısından diğer akranlarına göre biraz daha eksik kalmış, hayata dair sorunlara evrensel görüşlerle değil de, daha dar bir mikro-kültür odağında bakan bir kesim var.
Ancak bu durum da Rap müziğin daha çok dinlenirken neden daha az etkinlik yapıp sosyal içerik ürettiğine açıklama getirmiyor tabii. O yüzden hız kesmeden devam edelim…
İmkanlar
Rock ve alternatif müzik ekseninde bir grubun Türkiye genelinde sahne alabileceği, sesini duyurabileceği pek çok mekan var. Hatta kimileri müziğe müzik olgusuyla yaklaştığından tamamiyle “noname” kabul edilen yeni isimlere de şans vermeye oldukça yatkınlar. Ancak diğer yandan Rap/Hip Hop piyasasında işler böyle değil. Rock müziğin her şehirde, her yakada bir ya da birden fazla kalesi varken onlarda “sadece rapçilerin sahne aldığı bir mekan” denilebilecek bir yer muhtemelen yoktur. Varsa da tarafların ticari kaygıları, çekememezlik durumları (sen bizim arkadaşa diss atmışsın falan) buna geniş yelpazede karşılık verip ihtiyacı karşılayacak türden ne yazık ki olamaz.
Gelir
Bugün Türkiye’de herhangi bir sanatçının dijitalden ya da albüm satışından büyük paralar kazanması ne yazık ki mümkün değil. O yüzden her sanatçının çıkış sonrası asıl odağı etkinliklerdir. Fakat etkinlik yapacak, sahne alacak, sana kaşe verecek ya da en azından kapıdan pay bırakacak bir mekan bulamazsan bir gelirin yok demektir. Bir Rock grubu kendi rider’ı (teknik ekipman ve enstrümanlar) ile bir yere çıkıp sesini duyurmak için kendi cebinden para ödeyecekken, hiç bir teknik gereksimi olmayan, toplu taşıma ile dahi mekana gidip kazanacağı paranın tamamını cebine bırakabilecek bir rap şarkıcısının çıkacak bir yer bulamaması da bu iki tür arasındaki ironik ilişkiyi açıklıyor.
Yani demem o ki: İster ütopyayı düşleyin, isterseniz kendi distopyanızın içinde kalın. Kimi dinlerseniz dinleyin, bilin ki o insanlar imkansızlıklar içinde yaşıyorlar. Eve yemek alacak parası olmayan pek çok müzisyen bugün kıyıdan köşeden bulduğu son parasını, kopan gitar telinin yerine yenisini takmak için harcıyor. Arkadaşları tarafından sözleri çok sevilen bir şarkı yazan rap şarkıcısı, şarkılarını sırf onlar daha iyi ve daha doğru dinleyebilsinler diye, altına yeni bir pantolon alacakken eve daha iyi bir mikrofon almanın peşine düşüyor.
Sonuç olarak sizler müziğe, onlar müziği üretip icra edebilecek motivasyona ve desteğe muhtaç kalıyorlar… Son olarak toparlamam gerekirse: Bir sanatçı ne türde müzik yaparsa yapsın, sözlerinde neyi savunursa savunsun, müziğin belli bir seviyede emek istediğini, bir yerden sonra insanı maddi ve manevi olarak tükettiğini ve tam da bu nedenden onların, sizlerin desteğinize çok ihtiyaçları olduğunu unutmayın, unutturmayın…
Sevgilerle.