Silkelenin. Dinlemekte olduğunuz şarkıya -ya da kendinizi hemen bir şarkıya teslim edin- kaptırın kendinizi. Bu yolculuğun sonunda hiçbir şey değişmeyebilir ama belki çok şey değişir. Maviler daha mavi, sarılar daha serin bile olabilir. ‘’ Deniz kumu önünde sonunda geri alacak. Çaresi yok bunun. Ey miçolar, çevirin burnu, dönün geri. Rota Çiçek Çocuklar’ın ülkesi. Alesta Tramola ! ‘’
Takvimler, 1960’lı yılları gösteriyor, hayat aslında şimdikinden daha güzel, daha katıksız yaşanıyordu. İnsanlık, bir yandan 2. Dünya Savaşının yaralarını sarmaya uğraşıyor iken, bir yandan ise atom bombası denemelerine koyuluyordu. Şehir hayatından bunalan insanların yeni arayışlar içine gireceği ve ”Bir hayalim var” diyerek özgürlük sevdasına tutulacakları yıllardı bunlar. Bu özgürlük hareketi sonunda günümüz Dünyasının temelleri atılacak ve insanlar öğrenilmiş doğruların dışına çıkıp yeni ufuklar bulacaktı.
60’lı yıllarda genç kesim fikirlerini ifade etmek için ayaklanıyor ve sonucunda moda devrimi meydana geliyordu. Saç uzatmak, çeşitli aksesuarlar ve hatta mini etek modası yayılacaktı Bu yıllarda gelen yeni kuşak, geçmişin sıkıcılığı ve öğretilerini kabul etmeyerek aslında kendi neslini yaratacaktı. The Beatles bize Almanya’dan merhaba diyecek, Elvis Presley ismini duymayan kalmayacaktı. The Doors, Led Zeppelin, The Rolling Stones, Simon ve Garfunkel ve Pink Floyd gibi gruplar hayatımıza gireceği ve bir yandan ülkemizde 45’lik kuşağı kulakların pasını sileceği ve müziğin İstanbul kokacağı yıllar yaşanacaktı. Adamo bize ”Her Yerde Kar Var” diyecek, Berkant’ın o meşhur ”Samanyolu”su içimize işleyecekti.
Hayatın soluk renkleri, yerini canlı ve diri bir ortama bırakıyordu. Tüm bu değişim furyası olurken insanların pis ve kanlı elleri boş durmuyor, darbeler, savaşlar, infaz ve katliamlar son sürat devam ediyordu. Tüm bu ortamda gençler, Amerika’da Hippi akımını ortaya çıkarmış ve bu topluluk, Dünyanın, bitki, hayvan ve insanlara ait olduğunu savunuyordu. 1960’ların ortasında ABD’nin Vietnam’a asker göndermesinin ardından Hippiler başkaldırı sergiliyordu. Bu olayla beraber Hippilerin tanınırlığı giderek artıyor, bir çok gösteri ve protesto düzenliyorlardı. Çiçek Çocuklar ismi ucu kendilerine çevrilmiş namlulara çiçek koymalarından sonra ortaya çıkacak on yıl içerisinde bir çok yeni hippi aralarına katılacaktı.
Bir yaşam tarzı olan Hippilik, mutlak retçiliği gerçek yaşama yansıtacak, yeme-içme alışkanlığından tutun, serbest cinsel hayata kadar geniş kapsamlar içine girecekti. Gezgin ruh ve özgür yaşam harmanlandığı bu hayal ülkenin özgün vatandaşlarının her biri gençliğini yaşıyordu. Savaşmayı, sevişmeye tercih ediyor ve hayalgücünü serbest bırakıyorlardı. Bitmeyecek bir serüven olduğunu ne yola çıkan ilk genç biliyor ne de insanlık bu akımın gelecekte dahi iri ve diri kalacağını kestirebiliyordu. Ne kadar karşı çıkanı olsa dahi en azından elleri masum kanı kokmuyordu. Onlar sadece, sadecilik serüveninin temelini atıyorlardı.
”Ey miçolar, dönün geri.”
Biliyorum. Her birimizin içinde gündelik yaşamın duvarlarına sıkışmış, dışa vurulmayı bekleyen hippiler var. Derin bir nefes alın ve içinizdeki o iyiyi özgür bırakın. Bırakın ki iyi olalım, hür olalım, insan olalım. Farklılıklarımızı silah olarak doğrultanlara çiçek uzatıp, bu farklılıktan doğalım. Toplanın, aşk olalım. Bazen bir ağacın gölgesinde Nazım’ın dizesi, bazen bir okyanus dibinde istiridye. Yeşilin içindeki o tatlı mavilik, göğü elleriyle bölen beyaz olalım. Hoşçakalın…