Silkelenin. Dinlemekte olduğunuz şarkıya -ya da kendinizi hemen bir şarkıya teslim edin- kaptırın kendinizi. Bu yolculuğun sonunda hiçbir şey değişmeyebilir ama belki çok şey değişir. Maviler daha mavi , sarılar daha serin bile olabilir. ‘’Deniz kumu önünde sonunda geri alacak. Çaresi yok bunun. Ey miçolar, çevirin burnu, dönün geri. Rota Barış Çocukları’nın ülkesi. Alesta Tramola!‘’
Kimine göre ben bir ucubeyim, kimine göre bir tanrı. Bazısı adımı dahi bilmiyor, bazısı benim için sadece hancı. Ne ciğerim para eder artık , ne de düşlerim köhneliklerin aynası. Gezgindim ben sadece. Erken uyandım. Jamaika’da 20 metrelik püsürden bir barakada doğdum. Metal sacdan çatıya vuran rüzgarın sesi, aç karnımın serzenişini bastırdı çoğu zaman.
Futbol benim için vazgeçilmez bir oyundu. Hayatıma mal oldu. Müzik yaptım, onu yaşadım. Bazen kokan, havasız bi barda yaşadım müziğimi bazen tanımadığım insanların şahlanmış ruhlarında. Şarkılarıma sevgi ve barış katarak insanlığı tedavi etmeye çalıştım. Ben bir doktorum belki. Belki sadece rastafaryan bir esrarkeş. Basit sözlerle derin ve bastırılmış seslerin sesi oldum. İnsanlara onların eşit olduğunu anlattım , buna inandım. Paranın insanlığı satın alamayacağını anlattım, bunu yaşadım. Aşık oldum.
Tüm bu şöhretin içinde hep o barakanın çıkarttığı kısrak sesleri asla unutmadım. Bir süper kahraman değildim, ama uğraştım. Tüm insanları ayırt etmeden kucakladım. İnsanlar beni sevdi, saydı. Gözlerindeki parlak yansımamı gördüm, barış madalyasıyla taçlandırıldım.
Kocaman kalbim, futbol oynarken aldığım minik yaranın iyileşmemesi sonucu soğudu. Ben bir rastayım toprağa tek parça girmem gerekirdi. İnandığım doğrular için şanı, şöhreti, zenginliği ve en önemlisi çok sevdiğim bu hayatımı bıraktım. Yeşili, kırmızısı, sarısıyla renklerin sesiydim. Siyahtım. Dünya daha siyahtı. İnsandım. Dünya ise şeytandı. Sevdim, sevildim, ben barıştım. Dünya sevgisiz bir savaş. Ben öldüm. İyilik yaşasın.
”Miçolar, dönün geri!”
Hepimiz kötüyüz belli bir miktarda ama bu iyi olmamıza engel değil. Bizi ayrıştıranlar var, bilmediğimiz çıkarları uğruna harcayanlar. Onların cüzdanı bizim ise vicdanımız dolu. Ne gidebilecek başka bir evimiz , ne vazgeçecek lüksümüz var. Farklılıklarımızdan beslenmeli, barışın elçisi olmalıyız. Harcayacak zamanımız yok. Bu hayat çok kısa… Toplanın, aşk olalım. Bazen bir ağacın gölgesinde Nazım’ın dizesi, bazen bir okyanus dibinde istiridye. Yeşilin içindeki o tatlı mavilik, göğü elleriyle bölen beyaz olalım. Hoşçakalın…
https://www.youtube.com/watch?v=iPrtvv014h8